Erdoğan’ın Kürt Nüfusu Korkusu “Kürt-Türk Nüfusu 2030’da Eşitlenecek”
Türkiye‘yi yöneten biri eski, diğeri yeni iki lideri görüş ayrılığına düşüren ‘çocuk’ konusunun arka planında yatan gerçek ne? Erdoğan‘ın ‘Türk milletinin devamı‘ şeklindeki ifadesi ve verdiği 2037 tarihi ne anlama geliyor? Erdoğan’ın açıkça dile getiremediği, dilinin altındaki bakla aslında Kürt nüfusu.
Recep Tayyip Erdoğan‘ın gündeminde olan sık sık değindiği, ‘çocuk kampanyası.’ Erdoğan bir süredir ‘En az üç çocuk yapın‘ çağrısını sık sık tekrarlayarak, bu konuyu özellikle gündemde tutmaya çalışıyor. Uzun yıllar ülkeyi yöneten 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, ‘Herkes bakabileceği kadar çocuk yapmalı‘ sözleriyle tartışmaya katıldı. Demirel, ‘Bakamayacağınız halde 3 çocuk sahibi olursanız o çocuklar sokaklara düşer, tinerci olur. Yolsuzluklara bulaşır‘ derken, Erdoğan‘ın buna yanıtı, ‘Siz tinerci mi oldunuz, yolsuzluklara mı bulaştınız?‘ oldu. Böylece Erdoğan‘ın sözleri Demirel‘le arasında karşılıklı bir tartışmaya dönüşmüş oldu.
‘Erdoğan beni anlamadı‘ diyen Demirel, ‘Daha sağlıklı, daha zengin, daha eğitimli, işi olan bir toplum mu istiyorsunuz? O zaman herkes bakabileceği kadar çocuk yetiştirsin‘ diyerek, tavrını sürdürdü. Aile planlamasının bir ülkedeki nüfusu azaltma meselesi olmadığını, çocuk ve anne ölümlerini önlemenin de en önemli şartı olduğunu söyleyen Demirel, son 25 yıla bakıldığında, dünyada ortalama doğurganlık oranının yüzde 4.8‘den 2.6‘ya, Türkiye‘de ise doğurganlığın geçen 25 yıl zarfında yüzde 5.1’den 2.3’e düştüğüne işaret etti. Artan nüfusa iş bulmak gerektiğini, bir kişiye istihdam yaratmanın maliyetinin 100-150 bin dolar civarında olduğunu ifade eden Demirel, Türkiye‘de yılda bir milyon civarında çocuk dünyaya geldiğini, yüzde 5’lik bir büyüme ile ancak 500 bin kişiye istihdam yaratılabildiğini belirterek, ‘Burada bir tercih yapmak durumundasınız, acaba daha çok işsizlik, yoksulluk, eğitilmemişlik ve daha çok muhtaç insan mı elde etmek istiyorsunuz? O zaman çoğalın’ diye konuştu.
‘Türk milletinin devamı’
Demirel‘in bu sözleri üzerine Erdoğan, ‘Türkiye’nin gücünü, Türk milletinin devamını isteyen karşı çıkmamalı. En az üç diyorum‘ diyerek, tartışmayı etnik çağrışımlar içeren farklı bir boyuta taşıdı. Erdoğan, sözlerine karşı çıkanların bu ülkenin yararını ve geleceğini düşünmediğini savunarak, şunları söyledi: ‘Bu gidişle 2037 yılında Türkiye yaşlı nüfus haline gelecek. Rakamla, bilgisel konuşuyorum. Bugün Avrupa ağlıyor ve ‘Biz yanlış yaptık‘ diyor. Türkiye‘yi de birileri bu oyuna kurban etmek istiyor.’
Bölge, ülke ortalamasının üzerinde
Nüfusu Kürtler ayakta tutuyor
Bu verilerin ortaya koyduğu sonuç şu: Doğurganlık oranı Batı’da düşerken, Kürt illerinde düzeyini koruyor. 1990’lar sonrası yaşanan iç göç hareketi göz önünde bulundurulduğunda Batı‘daki 1.8 olan doğurganlık oranı içinde de yine Kürt nüfusunun kayda değer bir etkinliği var. Bir başka ifadeyle Türkiye’nin demografik yapısını doğurganlık oranını koruyan Kürt nüfusu ayakta tutuyor. İşte devleti kaygılandıran ve yeni nüfus politikaları oluşturmaya iten de Kürt nüfusunun demografik yapı içindeki bu ağırlığı.Erdoğan’ın ifade edemediği gerçeği bu veriler ortaya koyuyor. Eğer batı ile doğu arasındaki bu doğurganlık farkı kapanmazsa 2030’larda Kürtlerin oranının genel nüfus içerisinde önemli bir düzeye ulaşacağı tahmin ediliyor.
‘Kürt-Türk nüfusu 2030’da eşitlenecek’
Erdoğan‘ın sözlerinden Kürt nüfusunun genel demografik yapı içerisinde ulaşacağı düzeyin devletin labirentlerinde ciddi bir biçimde analiz edildiği anlaşılıyor. Nitekim bunu yansıtan görüşler zaman zaman ortay atılmıyor değil. Eski MHP İstanbul Milletvekili, emekli büyükelçi Gündüz Aktan da, üç yıl önce Kürt nüfusunu gündeme getirmişti. Devlete strateji oluşturan Avrasya Stratejik Araştırmalar Kurumu‘nda da görev alan Aktan, 24 Kasım 2005 tarihli Radikal Gazetesi‘ndeki köşesinde aynen şu görüşleri savunuyordu: ‘…Asıl önemli sorun Bölge nüfusunun Türkiye geneline oranla birkaç kat yüksek olması. Doğu ve Güneydoğu‘daki Kürt nüfusun bu artış hızıyla 2025‘te ülkenin geri kalan nüfusuna eşit olacağı hesaplanıyor. İyimser tahminler Kürtlerin bu hedefe en geç 2035‘te ulaşacağını gösteriyor…’
MGK’de Ele Alınmıştı
Biraz daha gerilere gidilecek olursa Kürt nüfusuna dair tehdit algılaması ilk olarak 1996‘daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında gündeme gelmişti. MGK Takip ve Yönlendirme Kurulu‘nun 20 Kasım 1996‘daki ‘Sorunlar ve Çözüm Önerileri‘ başlıklı raporunda, Kürt nüfusuyla ilgili şu ifadeler yer almıştı: ‘Kürtlerin oturduğu bölgelerde nüfus artışı diğer bölgelerden yüksek. Kürt nüfusu 2025’te toplam nüfusun yüzde 50‘sinin üzerine çıkma eğiliminde. Bu, Kürt milliyetçiliğinin canlı tutulmasıyla birlikte düşünüldüğünde, bunun da milletvekili sayısına oranlaması uzun vadede Türkiye için vahim tehdit oluşturabilir. Bölge’de nüfus planlaması seferberliği elzemdir. Az çocuğa prim ve çok çocuğa vergi gibi radikal önlemler gereklidir.’ MGK’nin 1996‘daki bu raporunun ardından Bölge illerinde ‘nüfus ve aile planlaması‘ adı altında doğurganlık oranını düşürmeye dönük, kısırlaştırma da dahil bir dizi tedbir devreye sokulmuştu.
Göç Tehdit Olarak Görülüyor!
Kürt nüfusundaki artış 9 yıl sonra 2005‘teki MGK toplantısında da bir kez daha gündeme geldi. MGK Genel Sekreterliği‘nin hazırladığı 40 sayfalık ‘Güneydoğu Eylem Planı‘nda yer alan ‘Kürt nüfusunun artış hızı‘ başlıklı raporla, Bölge’nin doğurganlık oranı masaya yatırılmıştı. Bununla bağlantılı olarak MGK‘de göç sorunu da ele alındı. Jandarma Genel Komutanlığı‘nın kurula sunduğu raporda, göç ve nüfus hareketleri masaya yatırılarak, göç alan bölgelerdeki muhtemel nüfus artışları üzerinde durulmuştu.
Göç Haritası Çıkarıldı
İç göç hareketi ve nüfus artışının masaya yatırıldığı 2005‘teki MGK toplantısının ardından Devlet Planlama Teşkilatı‘nın talebi doğrultusunda Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü‘ne, ‘Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması‘ yaptırıldı. Araştırma, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Dersim, Van, Adıyaman ve Ağrı‘nın yanısıra göç alan Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirleri kapsadı. Yerinden olan kişilerin göç etmeden önceki yerleşim yerlerine, göç ettikleri yerlere, göç öncesi ve sonrası nitelikleriyle sayılarına ilişkin bilgileri tespit eden araştırma sonuçları açıklanmadı. Göç haritasını çıkartan bu araştırmanın sonuçlarının halen gizli tutulması dikkat çekiyor.
Genç Nüfusta Azalma Eğilimi
Uzmanlara göre, Türkiye‘deki ortalama doğurganlık oranı 2.1‘in altına düşme eğiliminde. Nüfus projeksiyonlarına göre; 2.1 oranı nüfusun kendisini yenileme düzeyi olarak kabul ediliyor. Avrupa‘da birçok ülkede bu oran 2.1‘in altına indi. Uzmanlara göre, Avrupa‘nın şuan Türkiye değerlendirmesinde nüfus faktörü de önemli yer tutuyor. Nüfusun fazla olması ve genç nüfustan oluşması AB’yi düşündürüyor. Uzmanlara göre; yüksek nüfuslu bir Türkiye‘yi AB‘ye almak bir açıdan risk getirirken, bir açıdan da kendi genç nüfus eksikğini kapatmak için de bir denge unsuru oluşturuyor. Birleşmiş Milletler‘in yaptığı projeksiyonlara göre de, şuan 12.5 milyon olan 15-24 yaş arası gençlerin sayısı 2010 yılında 13.7 milyon ile zirve yaptıktan sonra azalmaya başlayacak. Yine aynı tahminlere göre; 2040 yılında 15-64 yaş arası, yani çalışma yaşındaki nüfus en üst düzeye ulaşarak 64.8 milyonu bulacak. BM, düşen doğum oranlarına bağlı olarak nüfusun bu tarihten sonra azalacağını ve 65 yaş üstü nüfusun 15-24 yaş arası nüfustan daha fazla olacağını ileri sürüyor.
Kürtler.com “Yorum”
Bu konudaki düşüncemizi açıklayacak olursak, nüfusu artırmaya yönelik değil,mevcut nüfusu nitelikle hale getirmek olmalıdır bizce. Siyasi veya savaş gerekçeleriyle nüfusu artırmak boşuna bir çabadır. Zira artık savaşlar kılıçla nüfus çokluğu ile değil teknoloji ile yapılmaktadır.
Örneğin 8 milyonluk İsrail, Ortadoğuda aralarında Türkiye‘nin ve Arap ülkelerinin bulunduğu nüfusu yüzlerce milyonu aşan ülkelerden çok daha güçlüdür. Bu da demek oluyor ki nüfusun çokluğu değil niteliği önemli kılıyor.
Aynı şey Kürtler içinde geçerlidir. Zira 8 milyonluk İsrail yada diğer tüm milletler kendi devletlerini kurabilmişken, nüfusu 40 milyonu aşan bir Kürtler günümüzde bağımsız bir devlet kurabilmiş değiller.
Kürtler‘in asimilasyon politikalarıyla asimile edilmesi özünden uzaklaştırılmaları etkilidir. Türkleştiler,Araplaştılar,Farslaştılar ama bir türlü Kürt kalamadılar.
Kendi özüne değerlerine sahip çıkan Kürt milli bilinç oluşturulmalıdır.
Dediğimiz gibi nüfusu çoğaltmak marifet değil marifet olan kültürüne özüne sahip çıkabilecek nitelikli bir nüfus oluşturmak.
batıda hayat pahalı, insanlar geçim derdinde, sosyal hayattan, insanca yaşamaktan uzaklar. ya doğuda…ne diyor şair bedava yaşıyoruz bedava… e hayat bu kadar bedavayken çocuk yapmak da bedava….
Biraz fazla paranoyak bir yaklaşım olmuş. İnce düşünce ve akilden uzak bir durum. Tabi kolay değil, zamanla herkes bi yola geliyor. Bekleyip görmek lazım.
Kardeş yanlış anladığın bi konu var. 1 Türk 100 kürde bedeldir.tasa etme sen
kirdiş yinliş inlidiğin bi kini vir, tigitigitigi.. hassssevdir allahın kültigini..
1 kürt 10 türk anladınmı
ırk anlamında kürt nüfusun artış gösterdiği doğru ancak köylerden şehir merkezlerine ve iller arası yoğun göç nedeniyle Türk Kürt evlilikleri büyük artış gösterdi ayrıca gençler arasında kürtçe güneydoğu haricinde bitme noktasında mesela memleketim malatyada ırk anlamında Türk Kürt nüfusu çok yakın olmakla birlikte kürtçenin konuşulabilme oranı %20 ler düzeyinde oda yaşlı nüfus arasında kısaca anadil olarak,konuşulan dil olarak kürtçe ve zazaca hızla azalmaktadır melez gençler türklüğü benimsemektedir.
Ben de malaytyalıyım..ASLIMI VE KÜRTÇE SEVİYORUM.VE ÖĞRENMEK İÇİN KONUŞABİLMEK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM. .TÜRKLÜĞÜ BENİMSEYEN GERİZEKALI BİR HEMŞEHRİM OLDUĞUN İÇİN DE SENDEN TİKSİNİORUM..BİJİ KIRMANCE! !!!!
Binlerce yıllık tarihi olan bir dili konuşmayan önemsiz gören aslını inkar eden çakma Kürtlere de lanet olsun..Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp…
Kürtler özüne diline Sahip ciksin asimilasyonda olmasin kendi irklariyla birlik ve beraberlik icinde yasasinlar ve iki misli nufusunu arttirsinlar