Türkiye’de bir dönem Gülen Cemaati tarafından yayınlanan gerçeklerden uzak ırkçı egoist türk dizileri yeniden sahnede.
Yazımızın kapak resmine görüldüğü gibi
Kanal D: İsimsizler
Star TV: Söz-Gözün arkada kalmasın
FOX: Savaşçı
üç dizi var.Bu diziler güya Kürt coğrafyasındaki olayları anlatmaktadır.
Kapak resmimizin bir kenarında ise yakın zamanda polis asker kurşunuyla katledilen Kürt çocukları.
Bu dizilerde bu öldürülen katledilen çocuklardan tabiiki bahsedilmiyor.Gerçeğin peşine düşmek yerine bu diziler ırkçı egoist bir temayla yine Türk ve hatta Kürt halkını kandırmaya çalışmaktadır.
Gerçeklerdenden ziyade sanal kahramanlar üreten bu diziler kahramanları seven Türk toplumu tarafından rağbet ediliyor.
Samanyolu Dizilerinin Devamı
AKP-MHP ortaklığının olduğu bugünlerde çekilen dizilerde, Cemaat–AKP ortaklığının olduğu dönemlerde çekilen “Şefkat Tepe”, “Tek Türkiye” gibi dizilerden farklı olarak mutlak bir Kürt karşıtlığı söz konusudur. Bir başka deyişle denilebilir ki; bu diziler, MHP-AKP ortaklığında devam eden siyasi atmosferin tam olarak medyadaki bir ürünüdür.
Gerek yapımcı şirketlerin, gerekse senaristlerin Türkiye’de yaşayan farklı etnik ve dini gruplara mensup insanları hayali karakterler üzerinden aşağılamaya, hor görmeye dönük yaklaşımları sık sık tartışma konusu oluyor.Günümüzdeki Türk filmlerinde, dizilerinde ötekileri dışlayan, aşağılayan bu tavır, siyasal ve kültürel hassasiyetleri olan toplumda öfke ve nefret duygusunun yaygınlaşmasına neden oldu.
Türk sinema sektörünün toplumun ötekilerine karşı barış dili yerine nefret dilini tercih etmesinin sonuçlarından biri de linç kültürü oldu. Her dizide birkaç yüz ‘kötü kişiyi temizleyerek Türklüğü ve Türkiye’yi koruyan’ Polat Alemdar karakteri idolleştirilmek istenirken, Söz,İsimsizler Savaşçı dizileri izleyen toplum, şiddetin üst boyutu olan linç kültürünü, ırkçılığı içselleştirerek, dizide “kötü” lanse edilen ülkenin ötekilerini medyadan öğrendikleri tekniklerle yok etmeye kalkışıyor.
Kültürel ve sosyal değerlerin aşağılanmasının amaçlarından biri de, hedef seçilen kitlenin değerlerinden uzaklaştırılması olarak dikkat çekiyor. Öyle ki bu dizilerin yarattığı algı yüzünden Kürd çocukları Kürdçe konuşmaya “köylülük, gerilik” gözüyle bakarken, kamusal alanda Kürdçe konuşmanın “tehlikeli bir eyleme“ dönüştüğü gözleniyor. Bu şekilde kültürel asimilasyonun hız kazandığı, eğitim dili olarak kullanılmayan Kürd dilinin ciddi tehdit altına girdiği gözleniyor. Tüm bunların yanısıra Kürdçe konuşan veya şarkı söyleyen Kürdlere yönelik işlenen ırkçı cinayetlerin sayısı da giderek artıyor.
‘Yapımcılar Reyting Uğruna Halkları Dışlıyor’
Toplumun ötekilere bakış açılarının ön yargılardan ibaret olduğunu dile getiren Kürd oyuncu Mekiye Kızılkaya ise senaryoların gerçeği yansıtmadığını, bölge halkının mağaralarda yaşamadığını, vurgulayarak şöyle söyledi: “Bu ön yargıları da topluma lanse eden yapımcı kuruluşlardır. Toplumun aslında sahip olduğu bu ön yargıları tasvip eder bir hal almış çoğunlukla inandırıcı olmuştur aslında. Bu yapımcı kuruluşlar da lanse ettikleri bu olgulara çok vakıf değiller ama işlerine gelir, çünkü kitlelerin ne düşündüğü ile birebir örtüşecek projelerin sergilenmesi onların reyting kaygılarını kısmen de olsa ortadan kaldıracak ölçüdedir ve bundan ekonomik rant sağlamayı düşünürler.”
Kürt Yazar Müslüm Yücel ” Kürtler Artık Yönetilen Olmamalıdır”
Dizilerde ötekilerin dışlanması üzerine çalışmalar yapan Kürd yazar Müslüm Yücel ise, bu dışlanmanın son dönemde daha çok tırmandığını savunarak, “İktidar kimdeyse diziler de ona hizmet eden birer kitle afyonu rolünü üstlenir. Tek Türkiye, Şefkat Tepe’de Hükümetin Cemaatle işbirliği halinde yaptığı diziler gibi günümüzde yayınlanan ‘Söz,İsimsizler,Savaşçı‘ dizileri de psikolojik savaş içindir” dedi. Bu sorunsalın sadece sinema sektöründe değil, edebiyat, müzik alanlarında da olduğunu hatırlatan Yücel, bu durumun ezen-ezilen ilişkisi olduğunu vurgulayarak, “Dizilerin ilk 12 bölümü belli bir merkezden izlenir. Daha sonra buna devletin tüm mekanizmaları karar verir sonra dizi gelişir. Bu sıkıntı yıllardır var. Türk müziği, sineması ve romanında da durum böyle. Bu ezen ile ezilen arasındaki diyalektik ilişkidir” şeklinde konuştu.
Kürdlerin kendi sektörlerinin olması gerektiğini söyleyen Yücel, “Örneğin bir Kürd yazarın kitabı Kürd yayınevinde yayınlanırsa ciddiye alınmaz. Ama ne zaman Türk egemen gücü kabul eder Kürdler de o zaman kabul eder. Kürdlerin kendi tarihlerini, kültürlerini oluşturmaları gerekiyor. Onu oluşturmayan toplumlar başka uluslar tarafından yönetilmeye mahkumdurlar” diye konuştu.
Dizilerin Filmlerin Amacı Kirli Geçmişlerini Unutturmak Temizlemek !
Yakın tarihte görülen birçok vaka ortaya koymuştur ki; post-kolonyal siyaset tarzı edinmiş olan ülkeler, kolonyalist politikaların meşruluğunu inşa etmek noktasında sinema ve televizyon kanallarını önemli bir yere koymuştur. Tarihte bunun birçok örneği vardır. Örneğin, ABD’de; Vietnam, Afganistan vb. işgallerinin ardından meydana gelen insan hakları ihlallerini ötelemek ve yahut tartışma konusu olmaktan uzak tutmak için Rambo türü filmler bir bir piyasaya sürülmüştü.
Bunun bir benzerini -ama farklı bir versiyonunu- son günlerde Türkiye’de de görüyoruz.2015 yılında sokağa çıkma yasağı ilanlarıyla beraber Kürt kentlerinde büyük bir yıkım olmuştur.Erdoğan‘ın Esad‘a ” şehirlere tanklarla saldırmak devlet terörüdür” dedikten çok değil 3 sene sonra Kürt kentlerinde tanklarla helikopterlerle büyük bir savaş başlatıldı.Çatışmalarda yüzlerce sivil hayatını kaybetmiş bodrum katlarında siviller katledilerek tv kanallarında “teröristler öldürüldü” manşetleri atılmıştır.Birleşmiş Milletler‘in (BM) “Siviller barbarca katledildi” raporlarını bile yayınlamayan Türk Medyası, şimdilerde TSK’nın “kahramanlığını” işleyen diziler art arda yayımlanmaya başlandı. Bu diziler; Fox Tv’de “Savaşçı”, Star TV’de “Söz”, Kanal D’de ise “İsimsiz” adlarıyla dolaşıma sokulmuştur.
Bu tür diziler Amerikan‘ın Irak ve Afganistan‘daki savaşlardan sonra kirli savaş geçmişlerini temizlemek için topluma yutturmaya çalıştırdığı diziler.Bunun aynısı günümüzde Türk dizilerinde de görmekteyiz.
Gerçeklerden Uzak Diziler
Devlet Kürt coğrafyasını tam anlamıyla bir laboratuvar olarak kullanagelmiştir. Bu nedenle de Kürt coğrafyası bu yönüyle devlet otoritesi için rüştünü ispatladığı bir alan olmuştur. Son günlerde dolaşıma giren bu dizilerin de nihai amacı rüştünü ispat ettiğini düşünen iktidarın, halka ulaşma isteğinden ileri gelmektedir. Ama bu diziler ve filmler, devletin Kürt şehirlerinde rüştünü ispatı esnasında yıkılan evlerin üzerine yazılmış cinsiyetçi, ırkçı yazılamaları, günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet Ana’yı, cansız bedeni kokmasın diye buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga’yı, annesinin koynunda vurulan Miray Bebek’i hiçbir zaman sevgili seyircilerine seyrettirmeyeceklerdir.