Son dönemlerin çok tartışılan konusuydu Kerkük’ün statüsü ve Kürt bayrağı. Sosyolog İsmail Beşikci, Kerkük’ İl Meclisi’ndeki oy dağılımlarına dikkat çekerek, “Milli irade diyenler o oranlarına baksın” diyor. “Kerkük elbette Kürtlerin yurdudur” diyen Beşikçi, “Bazı Türk yazarları çeşitli vesilelerle İstanbul’un en büyük Kürt kenti olduğunu söylemekte. Diyelim İstanbul nüfusunun yüzde 25‘i Kürt. Buna bakarak, ‘İstanbul Kürt kentidir’ denir mi? Kürtler böyle bir şey söylüyor mu?” diye konuştu.
İsmail Beşikçi 1Habervar sitesine verdiği röportaja Kerkük’ün Kürdistan içinde yer aldığını ancak Kürdistan’dan koparıldığını ve IŞİD saldırısından sonra, yani 2014‘ten bu yana Kerkük’ün Peşrmerge tarafından korunduğunu söyledi. Ardından bu uğurda en çok bedel ödeyenin peşmerge olduğunu ekledi.
Beşikçi röportajın devamında Kerkük’ İl Meclisi’ndeki oy dağılımlarına dikkat çekerek, “Milli irade diyenler o oranlarına baksın” dedi. “Kerkük elbette Kürtlerin yurdudur” diyen Beşikçi, “Bazı Türk yazarları çeşitli vesilelerle İstanbul’un en büyük Kürt kenti olduğunu söylemekte. Diyelim İstanbul nüfusunun yüzde 25’i Kürt. Buna bakarak, ‘İstanbul Kürt kentidir’ denir mi? Kürtler böyle bir şey söylüyor mu?” diye konuştu.
Sosyolog, yazar İsmail Beşikci’nin 1habervar.com’da yer alan röportaj’ın devamını şöyle;
Kerkük’ün önemi nedir?
Kerkük,Kürdistan içinde yer almaktadır. Ama Kürdistan’dan koparılmış bir şehirdir. Kerkük’te, Türkmenler, Araplar, Ezidi Kürdler, Asuri–Süryanilar de yaşamaktadır. Bütün etnik yapılar, kendi dillerini, kültürlerini korumakta, kendi ana dilleriyle eğitim yapmaktadır. Bu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından yasalarla garanti altına alınmıştır. Kerkük, İŞİD’in Kürdistan’a saldırısından beri, yani 2014 Haziran’ından beri peşmerge tarafından korunmaktadır. Bu uğurda çok ağır bir bedel ödeyen peşmergedir.
‘Baas yönetimleri Kürdistan’ın nüfus yapısını değiştirdi’
Türk, Kürt ve Arapların Kerkük’teki ısrarı sadece petrole mi dayanmakta?
Kerkük, Kürdistan’dan koparılmış bir alandır. Bu ilişkilere kısaca bakmakta yarar var. Saddam Hüseyin yönetimi, 1970’lerde, Kerkük’ün nüfus yapısını değiştirmek için çok büyük çaba harcadı. Kürtleri, Kürdistan’dan, Kerkük’ten zorla, devlet terörüyle kopardı, Irak’ın güneyine, Arap çöllerine sürgün etti. Arapları da, Kürtlerden boşalan alanlara yerleştirmeye başladı. Gerek Irak’ta, gerek Suriye’de, Baas yönetiminin çok önemli icraatlarından biri, Kürdistan’ın nüfus yapısını değiştirmek olarak görülmektedir. Güney Kürdistan’ı, Güneybatı Kürdistan’ı Arap anavatanı içinde göstermek, Baas yönetimlerinin gerek Irak’ta, gerek Suriye’de, çok büyük çabası olmuştur.
11 Mart 1970’te Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Mele Mustafa Barzani ile Irak Devrim Komuta Konseyi Başkan Yardımcısı (Başbakan) Saddam Hüseyin arasında, Kürdistan’ın özerkliği anlaşması yapılmıştır. Bu anlaşmada, Kerkük’le ilgili bir madde de vardı. Bu maddeye göre, 1974 yılına kadar Kerkük’te nüfus sayım yapılacak, o nüfus sayımının sonuçlarına göre Kerkük, Kürdistan’a veya merkezi Bağdat yönetimine bağlanacaktı. O nüfus sayımı yapılmadı. Nüfus sayımının yapılmamasının temel nedeni, sayımda Kürt nüfusun şüphesiz fazla çıkacağı endişesiydi. Nüfus sayımı yapılmadı ama Kürtleri Kerkük’ten, Kürdistan’dan devlet terörüyle koparma, boşalan yerlere Arapları yerleştirme politikası kararlı bir şekilde sürdürüldü.
20 Mart 2003’te ABD’nin Irak’a silahlı müdahalesinden sonra, yani Baas partisinin dağıtılmasından, Baas yönetiminin çökertilmesinden, el Muhaberat’ın etkisizleştirilmesinden, kitle imha silahlarının yok edilmesinden sonra durum değişti. Kürdistan Bölgesel Yönetimi kuruldu. Bu dönemde, Saddam Hüseyin tarafından Arap çöllerine sürgün edilen Kürtlerin bir kısmı yerlerine yurtlarına dönmeye başladı.
Ama Irak’a ABD müdahalesinden sonra gelişen şu ilişkilere de dikkat çekmek gerekir. Bu müdahaleden sonra yeni bir Irak anayasası yapıldı. 2005 tarihli bu anayasanın 140. Maddesinde, Kürdistan’dan koparılmış alanlarda sayım yapılacaktı. Bu sayıma göre, Kerkük, Şengal, Xanekin, Çemçemal gibi alanlar ya Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne katılacaktı veya merkezi Bağdat yönetimine bağlanacaktı. Anayasanın 140. Maddesi de yerine getirilmedi. Irak hükümetleri, özellikle el-Maliki hükümetleri bu sayımı yapmamak için büyük çaba harcadı. Böylece Irak anayasası çiğnendi. Başbakan Maliki, Saddam Hüseyin tarafından Kerkük’e yerleştirilmiş Arapların, Arap ailelerin, orayı terk etmemelerini istedi.
İŞİD Haziran 2014’de Musul’u ele geçirdi. Irak ordusu, hiç çatışmaya girmeden, Musul’u İŞİD’e bıraktı. O zaman Irak Başbakanı Nuri Maliki idi. İŞİD’e Kürdistan’a saldırmasını salık verdi. Halbuki Irak Ordusunun ikinci büyük karargahı Musul’daydı. Ordunun bütün silahları İŞİD’ın eline geçti. Musul’daki bankalar, merkez bankası, İŞİD’in eline geçti. Irak ordusu, Musul’dan çekildiği gibi Kerkük‘ten de çekildi. Fakat Irak ordusu, Kerkük’ten çekilir çekilmez Kerkük, peşmerge tarafından denetlenmeye başlandı. Peşmerge, İŞİD’i Kerkük’ten çıkarmak için çok büyük bir savaş verdi.
Tabi Kerkük, petrol bakımından da çok önemli bir bölgedir.
İstanbul’da Kürtler yaşıyor diye ‘orası Kürt kentidir’ diyebilir miyiz? Demografik yapısı birçok kez değişen Kerkük, aslen kimin yurdudur?
Kerkük elbette Kürtlerin yurdudur, Kürt bölgesidir. Kerkük, hem nüfus olarak, hem coğrafi olarak Kürdistan’dır, Kürdistan’a dahildir. Kerkük’te, Türkmenler, Araplar, Êzidî Kürtler, Asuri-Süryaniler de yaşamaktadır. Şu ilişiklere dikkat çekmekte fayda var. Bazı Türk yazarları, çeşitli vesilelerle, İstanbul’un en büyük Kürt kenti olduğunu söylemektedir. 4 milyon kadar Kürt’ün İstanbul’da yaşadığı söylenmektedir. Diyelim İstanbul 16 milyon, 4 milyonu Kürt. Diyelim nüfusun yüzde 25’i Kürt. Buna bakarak, “İstanbul Kürt kentidir” denir mi? Kürtler böyle bir şey söylüyor mu?
Ama şu ilişkiyi dile getirmekte yarar vardır. Bugün 16 Nisan referandumu için gerek ‘Hayır’ demeye, gerek ‘Evet’ demeye hazırlananlar, İstanbul’da yaşayan 4 milyon Kürt’ün Kürt olmaktan, Kürt toplumunun bir üyesi olmaktan doğan hakları için ne düşünüyor? Türkmenlerin de, öbür etnik gurupların da, Kürdistan’da, Kerkük’te, bu hakları var. Ama “Kerkük’teki soydaşlarımızın yanındayız, Kerkük’teki soydaşlarımızı yalnız bırakmayacağız” diyenler, “o bayrak inmedikçe…” diye gösteri yapanlar, “Barzani’nin postu üzerinde dolaşmak”tan söz edenler, “en büyük Kürt kenti”ndeki, İstanbul’daki Kürtler için neden hak hukuk düşünemiyor? Bu ilişkilerin dikkatlerden uzak tutulmaması gereken temel sorusu budur.
“Kerkük’teki soydaşlarımızın yanındayız, Kerkük‘teki soydaşlarımızı yalnız bırakmayacağız” söylemlerinin, Kuzey Kürdistanlı Kürtlere bir şey hatırlatması gerekir. Bir Türk devleti var, Türkiye dışındaki Türk topluluklarının Türk olmaktan doğan haklarını savunuyor. Bu doğal bir gelişmedir. Bu koşullar altında Güney Kürdistan’da bir Kürt devletinin oluşmasına karşı çıkmak, anti-Kürt politikaları izleyen Haşdi Şabi’nin, İran’ın, Irak’ın yanında yer almak elbette çok yanlıştır.
‘ABD yönetimi Kürt hak ve özgürlüklerine daha yakın durmakta’
Amerika’nın özelde Kerkük, genelde Irak’taki pozisyonunu nasıl tanımlarsınız?
ABD’nin 2003’te, Irak’a müdahalesiyle, Saddam Hüseyin rejimi yıkılmış, Baas Partisi, ordu, el Muhaberat dağıtılmış, kitle imha silahları yok edilmiştir. Başta Kürtleri tehdit eden bu kurumların etkinliği yok olunca Kürtlerin önü açılmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi böyle kurulmuştur. Bunun, Kürdistan için çok önemli bir gelişme olduğu açıktır. Bugünkü ABD yönetiminin Kürt hak ve özgürlüklerine daha yakın durduğu kanısındayım.
Türkiye’nin Kerkük politikası ne yönde? Bölgeye ilişkin amaçlanan nedir?
Kürdistan, Kürtler, 1920’lerde, dönemin iki emperyal gücü Büyük Britanya ve Fransa ile Yakındoğu’nun, Ortadoğu’nun iki köklü devleti Osmanlı İmparatorluğu ve İran İmparatorluğu’nun ve bu iki imparatorluğun ardıllarının işbirliğiyle bölünmüş, parçalanmış, paylaşılmıştır. Kürtler, Kürdistan denildiği zaman bu durumun dikkatlerden uzak tutulmaması gerekir.
*2014’te IŞİD’in Musul saldırısında Irak hükümetine bağlı ordu savaşmayarak bölgeyi terk etmişti. Güvenliği Peşmerge ve PKK’nin sağladığı açıklanmış, Irak Merkezi yönetimine bağlı asayiş güçlerinin de bir daha Kerkük’e alınmayacağı vurgulanmıştı. Sizce bu yaşananlar Kürt yönetimine yeteri meşruiyeti sağlar mı?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi çoktan meşrudur. Enfal’i, Kürt soykırımlarını, Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı’nı, benzer cezaevlerini hiç unutmamak gerekir.
‘Milli iradeden söz edenler Kerkük’teki oy dağılımını görmeli’
*Kerkük Valisi, Mart ayında devlet kurumlarına Irak bayrağıyla birlikte Kürdistan bayrağının da asılması talimatını verdi. Ardından Türkmenler ve Irak merkezi hükümeti tepkilerini dile getirdi. Kerkük’teki bayrak krizini nasıl yorumlarsınız?
Kerkük İl Meclisi’nde Kürtler 26, Türkmenler 9, Araplar 6 üye ile temsil edilmektedir. 41 üyeli Kerkük İl Meclisi’nde dağılım böyledir. Milli iradeden çok söz eden bugünkü Türk Devleti’nin, Türk hükümetinin oyların bu dağılımını dikkate alması gerekir.
Kerkük’te kamu binalarında Kürt Bayrağı’nın asılması doğaldır. Zaten Kürt Bayrağı 10 yıldır Kerkük’te de dalgalanmaktadır. Anti-Kürt politikalar izleyen, İran, Irak, Türkiye gibi devletlerin Kürt bayrağına karşı durmaları da anlaşılır bir durumdur. Önemli olan, belirleyici olan Kürtlerin, Kürt bayrağı gibi temel konularda birlikte hareket ediyor olmalarıdır. Kürt bayrağı olayını, Türk basını büyütmüştür.